Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri,
kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde
yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış
bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun
adıdır. Çoğulu Cinân ve Cennât'tır.
Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli
şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerîm'de
ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler
şeklinde anlatılmaktadır:
"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak
yaklaştırılmıştır. İşte size
va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın
taatına dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok
esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben saygı gösteren,
hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere
aittir. " (Kâf, 50/31-33).
"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil.
Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa
uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın
kullarına gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine
gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada
selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada
sabah, akşam rızıkları da ayaklarına
gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten
müttakî olanları vâris kılacağız. " (Meryem,
18/60-63).
Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah
tarafından verilen karşılığıdır.
Kur'an'da Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar
akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. İşte günahlardan
temizlenenlerin mükâfatı." (Tâhâ, 20/76).
Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu
şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş
yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20), güzel meskenler (et-Tevbe,
9/72)
2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş
ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar
sarktığından koparılması kolay, türlü bol
meyvelere sahip (er-Rahmân, 55/58-54)
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu
içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez
nimetleri içeren bir mekân.
"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et
verdik (vereceğiz)" (et-Tûr, 52/21).
"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı
ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak
kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız
ameller sebebiyle mirasçı
kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada
çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." (ez-Zuhruf
43/71-73).
"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide
ızdırabı yoktur" (Saffât, 37/47).
4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a
sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin
kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı
karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz
ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir"
(el-Hicr, 15/47-48).
"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir
hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm.. (birbirleriyle selâmlaşır
dururlar)." (el-Vâkıa, 56/25-26).
5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir.
Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir.
Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı
anlayabilmemiz için Allah Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir
etmiştir:
"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından
esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki
ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne
yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk.
Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen
meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve
billür kaselerle, gümüşî beyazlıkta (billûr gibi)
şeffâf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri
bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki
insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir
ederler. Onlara orada bir kâseden içirilir ki karışımında
zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki
adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle
ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde
kendilerini etrafa saçılıp dağılmış
inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak,
(yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.
Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler
vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır.
Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte
bu sizin işlediklerinizin
karşılığıdır, çalışmalarınız
şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).
Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsî
hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle
buyurmuştur: Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: "Salih
kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç
bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün
hatırlamadığı bir takım nimetler
hazırladım." (et-Tâc, el-Câmiu li'l-Usül, fî
ahâdisi'r-Rasul, V, 402).
Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş
ve âltın kerpiçten yapıldığını,
harcının misk, taşlarının inci ve yakut
olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz
ve kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını,
ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin
yok olmayacağını ifade eder (et-Tâc, aynı yer).
Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te Allah'ı görecekler,
bu onlar için en büyük nimet olacaktır. Buna "Rü'yetullah*"
denir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de: "O gün Rablerine bakan
ter-ü tâze (ışık saçan) yüzler vardır. "
(el-Kryame, 75/22-23) buyrulur. Rasûlullah da bir hadislerinde şöyle
buyurur: "Siz gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz
gibi, Rabbinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa
uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz. " (Buhârî,
Mevâkıt 16, 26). Suheyb (r.a.)'ın rivayetine göre Peygamber
(s.a.s.): "iyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel
karşılık ve bir de ziyâde (Allah'ı görmek) vardır.
" (Yunus, 10/26), ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
"Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle
buyuracak: " Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var
mı?" Cennetlikler de Şöyle derler: "Yüzlerimizi ak
çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi
Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah
sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi
kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha
sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. " (Müslim'in
rivayeti, et-Tâc, V, 423).
Müminlerin Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi
bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun
keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir" deriz. Kur'an ve
Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız.
Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır,
yaratılmıştır, hazırlanmıştır.
Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder: "Rabbinizin mağfiretine
ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sâhipleri
için hazırlanmıştır. " (Âli İmrân,
3/133).
Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet olunan bir hadiste de Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde
bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).
Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Cennet bana
yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür'et
edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp) size
getirebilecektim. " (Aynı eser, II, 713).
Bu Hadislerden de anlaşılacağı gibi, Cennet
yaratılmış olup hâlen mevcuttur.
Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre,
peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen
kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen
Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle
insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur, maddî refah
sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik
Cennet'te gerçekleşir: "Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde
ve pınarlardadırlar. Girin oraya selâmetle, emin olarak. Biz,
O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız.
Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı
karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz
ve onlar oradan çıkarılacak da değiller. "
(el-Hicr, 15/45-48).
Kur'an-ı Kerîm namazını eksiksiz
kılanların, malından bir kısmını
yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların,
Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına
sahip olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların,
doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini
bildirmektedir. (el-Meâric, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33). Ayrıca
Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek
sabredenlere (er-Ra'd, 13/20, 21, 22, 23); şükredenlere
(el-Ahkâf, 35/15-16) yürekten tövbe edenlere (et-Tahrim, 66/8); Allah
yolunda canını feda eden şehitler (el-Bakara, 2/154) ve
Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara
"Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (Kaf,
50/31-34) içinde ebedî kalınacak Cennet'e girecekleri yüce
Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.
Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden
bazılarında şöyle buyrulur:
"İman edip sâlih amel işleyen kimseleri, Rableri,
imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar
akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur. Bunların, Cennet'te
duâları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür
ve aralarındaki dilekleri de hep selâmdır. Duâlarının
sonu ise; "Bütün hamdler, âlemlerin Rabbine mahsustur."
gerçeğidir" (Yunus, 10/9-10).
"Kim de O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş
olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler
var. "
" Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları)
altından nehirler akar, orada ebedî kalacaklar. İşte böyle
Cennetler' de ebedî kalış, küfür ve isyandan
temizlenenlerin mükâfatıdır" (Tâhâ, 20/75-76).
"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber
(s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade
buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40). Hadis
yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok
kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden
azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu
oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu
teşkil etmesi de olağandır.
Cennet'e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü
gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin
ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed
(s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi
hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir. (Tecrid-i
Sarih Tercemesi, IV, 41-43).
Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i Sarih Tercemesi,
II, 845). Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın
on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir
ki, son sözü Kelimei Tevhîd olan kimsenin mükâfatı Cennet'tir
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275). Bu durumu hadisçiler şöyle
yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak
bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı
olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah"
demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez,
"Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın
peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden
başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta
olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim
Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet
ettiği şu hadis meseleyi açıklığa
kavuşturur:
"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka
ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın
kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona
Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)"
(Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, IV 271).
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe
illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun gereğince
iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle
mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık,
ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak
yaşayacaklardır.