Yetişmek, ulaşmak, ulaştırmak,
kararlaştırılan bir iş, yer ve zamanın
nihayetine ermek. İnsan hayatının devrelerinden olan
çocukluk çağının sona erip, olgunluk (erginlik) çağının
başladığı nokta. Yaş ile ilgili olarak bülûğ
çağına erme ifadesi Kur'an'da bir çok yerde geçmektedir.
İnsanın dünya hayatı merhalelerinden bahseden bir
ayette Allah Teâlâ şöyle buyurur "..Dilediğimizi
belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir
bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra gücünüze ermeniz için
(sizi büyütüyoruz). içinizden kimi (çocukken) öldürülüyor, kimi
de ömrün en kötü çağına (ihtiyarlığa) itiliyor
ki bilirken birşey bilmez hale gelsin... " (el-Hâc, 22/5).
Ayette bildirildiği gibi, insan tabii ecelin daha evvel
gelmemesi halinde çocukluk, olgunluk ve ihtiyarlık çağlarını
geçirir. Yine Kur'an, henüz ergenlik çağına gelmemiş
çocukların soyunma ve yatma vakti olan üç vakitte yatak odalarına
izinsiz girmemelerini (en-Nûr, 24/58), bildirerek çocukluk çağından
bahseder. (Bülûğ çağı için bk. Kur'an,
6/152,12/22,18/82, 28/14, 37/102, 40/67, 46/15)
İnsanın bir emir veya yasakla sorumlu tutulabilmesi için,
öncelikle akıllı ve çocukluk devresinden kurtulup bâliğ
olması şarttır. İslâm'da "ef'âl-i
mükellefîn*, sorumluluk durumunda olan kimselerin yapmaları veya
yapmamaları gereken bir takım emir ve yasaklar vardır.
Bunlar; farz, vacip, sünnet, müstehab helâl, mübah, mekruh, haramdır.
Müslümanlar da bunlardan bir kısmını yapmakla,bir
kısmını da yapmamakla yükümlüdürler. Bu
yükümlülükler, büluğ çağı dediğimiz yaşa
gelince başlar. Bu nedenle İslâm'ın bülûğ çağı
ile çok yakından ilgisi vardır. Bülûğ çağının
başlangıcı, kızlarda dokuz: erkek çocuklarda oniki
yaşın bitimidir. Son sınırı ise soğuk
iklimlerde veya anormal hallerde erkeklerde onsekiz; kızlarda da
onyedi yaştır. Artık erkek onsekiz, kız da onyedi
yaşına gelince bülûğa ermiş sayılırlar.
Ancak kız veya erkek, bülûğa erme
sınırının son yaşlarına gelmeden, uykuda
veya uyanıkken ihtilam olurlar, menileri gelir veya kadın ve
erkek evlenmeleri halinde biri hamile kalmaya, diğeri de hamile
bırakmaya müsait duruma gelirlerse, artık bülûğa
ermiş sayılırlar. (Mecelle, mad. 985) Yukarıda
saydığımız bülûğa erme sıfatları
genellikle kızlarda dokuz, erkeklerde oniki yaşlarında
meydana gelir. İklimin sıcak olduğu bölgelerde yetişme
daha erken olacağından, bu özellikler daha erken yaşlarda
da görülebilir. Bu özelliklerin görüldüğü andan itibaren de
İslâmî sorumluluklar başlar. Bu yaşa gelmeyenlere
İslâmî sorumluluk yüklenmemiştir. (Tecrid-i Sarîh, I, 80).
İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, gerek erkek, ve gerek
kızlar için bülûğ yaşının son
sınırı onbeş yaştır. (Mecelle, mad. 987)
Hanefî mezhebinde fetva da buna göre verilmiştir. Şâfiî ve
Hanbelî mezhebinde bülûğ yaşının son
sınırı onbeş, Mâlikî mezhebinde onsekiz yaş
olarak belirlenmiştir.
Bazı insanlarda erkek ve kadın tenasül uzuvları
aynı nisbette vardır. Bunlara "hünsa-i müşkil"
denir. Bunlarda bülûğ yaşının son
sınırı onbeş yaştır. Bülûğ
yaşının son sınırına gelmeden evvel
kız ve erkekte meydana gelen ihtilam olma, meni gelme ve hayız
olma halleri, bülûğa ermenin alâmetleridir. Bülûğ çağına
eren kız ve erkek gusül, abdest, namaz, oruç, malî imkânlar
müsait ise hac* ve zekât*, erkekler için cuma* ve bayram namazları*
gibi vecibeleri, kendi malında tasarruf hakkı ve diğer
dinî sorumlulukları yerine getirmek zorundadırlar. Bu
yaşa gelen çocuklar, ebeveynlerinin ve büyük kardeşlerinin
soyunma odalarına giremezler, ayn cinsten kardeşler bir
yatakta yatamazlar, ayrı cinsten nikâhlanmaları yasak olmayan
kimselerle yalnız başlarına kalamazlar. Hz. Peygamber
(s.a.s.):
"Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara
namazı emrediniz; on yaşına geldikleri halde
kılmazlarsa -incitmeyecek şekilde- dövünüz." (Ebû
Davûd, Salât; 26) buyurmuştur. Bülûğ
yaşının başlangıcına geldiği halde
henüz bâliğ olmayan şahsa hakikaten veya hükmen bâliğ
oluncaya kadar erkek ise "mürahik* ", kız ise "mürahika"
denir. (Mecelle, mad. 986).