1. Hâricîler: Bunlar, Imam Ali (r.a)'a karşı çıkan ve
ayaklananlardır. Bunların ayaklanmaları Irak'ta
başlamıştır. Bid'atleri ise, müslüman olup büyük
günah işleyenlerin kâfir olduğunu söylemek ve ashabı
kiramı tân etmek şeklinde ortaya çıktılar. Daha
sonra pek çok bid'atleri ilave ettiler ve yirmiden fazla fırkaya bölündüler.
(Ayrıca bk. Hariciler, Hariciye mezhebi).
2. Râfîzîler: Bunların bid'atleri ise Hz. Peygamber
(s.a.s)'ın Hz. Ali'nin hilafetini nâss ile tayin ettiğini, Hz.
Ebu Bekir (r.a)'ın ve Hz. Ömer'in Allah'ın Rasulünün emrine
muhalefet ettiklerini ileri sürmeleridir. Daha sonraları bunlardan
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman'ı ve başka ashabı
yoluyla rivâyet edilmiş hadisleri de reddederler, Kurân-ı
Kerim'in manâlarına aykırı görüşler serdederler,
yalan söylemeyi helâl kabul ederler.
3. Kaderiye: Bunlar da Allah'ın kadim ilmini kabul etmezler.
Bunlar, Kaderiyye'nin gulâtı (aşırı)
olanlarıdır. Avâmı ise Allah'ın kadim ilmini kabul
etmekle birlikte, kulların fiilleri Allah tarafından
yaratılmış değildir derler. Ashâb döneminin sonlarında
Ibn Abbas ile Câbir b. Abdullah'ın hayatta olduğu sırada
Basra'da ortaya çıkmışlardır.
4. Cehmiyye: Cehm b. Safvân'a uyan kimselerdir. Bunlar yüce Allah'ın
sıfatlarını te'villere saparak nefyederler. Şanı
yüce Allah'ın arşının üzerine yükseldiğini
kabul etmezler. Onun konuşmasını, her gece dünya semasına
nüzulünü vb. diğer sıfatlarını ederler. Bu görüşler
kısmen veya tamamen Kuran ve Sünnetin neye delalet ettiğini
bilmemekten dolayı, sünnet ehline mensup bazı kimselere de geçmiş
bulunmaktadır. Cehmiyye II. asrın başlarında
Horasan'da ortaya çıkmıştır, imamların pek çoğu
onların küfrüne hükmetmiştir.
5. Mutezile: Bunlar da Allah'ın sıfatını kabul
etmezler, büyük günah işleyenleri ebediyyen cehennemde kabul
ederler. Hz. Peygamber (s.a.s)'ın şefâatini inkâr eder, Allah'ın
mahlûkatı üzerinde yükselmesini kabul etmezler. Bunlar da Hasan-ı
Basrî'nin vefatından sonra Basra'da ortaya çıkmışlardır.
6. Mutasavvıflar: Bid'at olarak ortaya çıkmış ve
ibadet şekline girmiş çeşitli davranışları
dinden ve dinin bir emri olarak kabul eden ve şeyhler hakkında
aşırılığa giden kimselerdir. Bazıları yüce
Allah'ın şeyhe hûlul ettiğini söyleyecek kadar sapıklığa
varırlar. Onların pek çoğu da vahdet-i vücûda, hulul ve
ittihada, yani hâlikin mahluk ile birleşmesine inanırlar. Bu.
icmâ ile küfürdür. Onlar ayrıca, nassların te'vilinde
Batınilerin yollarını izler. Kanaatlerine göre bu gibi
şeyler ise arifbillahın bilebileceği şeylerdir. Bu
taife yalan ve iftira olarak ehli sünnete nisbet edilen taifelerin en
kötü olanlarıdır. Hasan-ı Basri'nin vefatından sonra
Basra'da ortaya çıkmışlardır.
7. Mezhebî taassub bid'ati: Bu, zaman itibariyle yukarıdakilerden
daha sonra ortaya çıkmıştır. Böyle bir bid'at dört
imamın vefatından bir süre sonra görülmeye başlandı.
Bu gibi bid'atçiler dilleriyle imamların masum olduğunu kabul
etmemekle birlikte vakıada böyle bir masumiyeti kabul ederler.
Meselâ, bu bid'ate sahip bir kimse: Imam herhangi bir hadisi bilmeyebilir
veya imamların hata edebileceği doğrudur ancak bizim
imamımızın hata ettiği sabit olmamıştır
derler. Hatta müteahhirlerden birisi şöyle der: Bizim mezhebimize
aykırı olan her bir hadis ya te'vil yahut mensuhtur. Ancak ilim
ehli bilirler ki bu bir bid'at ve bir dalalettir.