İSLAM ANSİKLOPEDİSİ



İHSÂR

Bir kimseyi yapmak istediğini yapmaktan alıkoymak, hacc için ihrama girmiş olan kişiyi Arafat'taki vakfe veya ziyaret tavafından engellemek. Bu şekilde hacc'ın farzlarını yapmaktan alıkonan kişiye "muhsar" denilir. Hacc yolunda beraber yolculuk yaptığı mahremi ölen kadın da muhsar hükmündedir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer hacdan alıkonulursanız size gücünüzün yettiği bir kurban gerekir. Bu kurban, yerine varmadan başınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur veya başında bir rahatsızlık bulunursa tıraş olabilir. Ve bunun için oruç tutmak veya sadaka vermek yahut kurban kesmek suretiyle fidye verir. Eğer emniyet içinde iseniz, hac zamanına kadar umre yapana gücünün yettiği bir kurban gerekir. Kurban bulamayan kimseye hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün oruç tutması gerekir. Bu, tam on gündür. Bu hüküm ailesi Mescid-i Haram çevresinde oturmayan kimse içindir. Allah'tan korkun. Bilin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir" (el-Bakara, 2/196).

Bu ayet, Hicret'in altıncı yılında Kureyş müşriklerinin, Resul-ü Ekrem'in, Ka'be-i Muazzama'ya ulaşmasına engel oldukları sırada Hudeybiye'de inmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber Hudeybiye'de hazır bulunan bin dörtyüz kadar sahâbesine, yanlarında getirdikleri kurbanları keserek ihramdan çıkmalarını bildirdi. Ashab, hükmün neshedilmesini ümit ederek ağır davrandılar. Bunun üzerine Resullah (s.a.s), önce kendisi kurban keserek tıraş oldu ve böylece ihramdan çıktı. Ashaptan bazıları saçlarının ucundan keserken bazıları tam tıraş oldular. Hz. Peygamber, tam tıraş olanlara üç defa Allah'tan rahmet dilemiş, dördüncüde saçlarını kısaltanlara da dua etmiştir. Hudeybiye'de her yedi kişi ortaklaşa birer deve kurban kesmiştir (Kâmil Miraş Tecrid-i Sarih Tercemesi, Ankara 1984, VI, 193-195).

İbn Abbas'tan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.s) Hudeybiye ömresinde Kâ'be'yi ziyaretten alıkondu. Rasûlüllah basını tıras etti, kadınlarına yaklaştı, kurbanını kesti, nihayet ertesi yıl umre yaptı" (Buhârî, Muhsâr, l; Müslim, Cihâd, 92). Ashab-ı Kirâm'dan Misver (r.a)'den; Hz. Peygamber'in Hudeybiye'de tıraş olmazdan önce kurban kestiği ve ashabına da kurbanı tıraştan önce kesmelerini emir buyurduğu nakledilmiştir (Buharî, Muhsâr, 1). "Kurban, yerine ulaşmadan başınızı tıraş etmeyin" (el-Bakara, 2/196) ayeti de bu sıraya işaret etmektedir.

Hanefîlere göre, ihsâr (hacdan engelleme hâli) hastalık, düşman tehdidi, yol parasını zâyi etme gibi, Ka'be'ye gidişe engel olabilecek sebeplerde birisinin bulunmasıyla gerçekleşir. Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise, ihsar hali, ancak düşmanın engellemesiyle ortaya çıkar. Bunun dışındaki sebepler ihsara yol açmaz (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Beyrut 1402/1982, II, 177 vd.; Kamil Miras, a.g.e, VI, 194, 195).

İhsar, bir çeşit hac cinayeti sayıldığından bunu telâfi için kurban kesilerek ihramdan çıkılması gerekir. Buna "ihsar kurbanı" denir. Meselâ; ihrama girmiş olan bir kimse, bir hastalıktan veya düşmandan ya da nafakasının tükenmesinden dolayı haccını ifa etmezse Mekke-i Mükerremenin hareminde kesilmek için bir koyun veya parasını gönderir. Bunun kesileceği kararlaştırılan saatten sonra ihramdan çıkar.

İhsardan dolayı ihrama son vermek için, Ebû Hanife ile İmam Muhammed'e göre, yalnız kurban kesilmesi yeterlidir. Ayrıca tıraş olmak veya saç kesmek gerekmez. İmam Ebu Yûsuf ile İmam Şafii'ye göre tıraş olmak veya saç kısaltmak da lâzımdır; bunlar haccın menâsikindendir.

Bir görüşe göre de, Harem içinde meydana gelen bir ihsardan dolayı ihramdan çıkmak için, tıraş olmak veya saç kısaltmak gerekir. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.s) Hudeybiye'de böyle yapmıştı.

Ebu Hanife'ye göre, ihsara maruz kalmış olan kimseye ait kurbanın kurban bayramının günlerinden birinde kesilmesi şart değildir; daha önce veya daha sonra da kesilebilir. Bir muhsar (ihsarlı), fakir de olsa kurban kesmedikçe ihramdan çıkmış olamaz.

İhsarlı olan muhrim kıran haccına niyet etmiş ise Mekke-i Mükerreme'nin hareminde kesilmek için iki kurban gönderir. Bunlardan biri haccı, diğeri de umresi içindir. Böyle iki kurban kesilmedikçe ihramdan çıkmış olamaz.

Hac veya umreden men edilen bir ihramlı gönderdiği kurban ile ihramdan çıktıktan sonra aynı mevsimde hacca veya umreye imkân bulsa, engellendiği hacca veya umre yerine hac veya umre yapar. Aksi halde ihramdan çıkmış sayılamaz, Çünkü bu muhrim, başlamış olduğu bir haccı veya umreyi kaçırmış kimse durumundadır.

Bir kimse Arafat'a çıktıktan sonra ziyaret tavafından ve diğer hac menâsikinden engellense bununla muhsar (engellenmiş) sayılmaz. Çünkü artık haccını tamamlaması mümkündür. Haccının diğer menâsikini kaçıracağından korkmaz. Ziyaret tavafını her zaman yapabilir.

Mikat yerinden farz, adak veya nafile hac için ihrama giren bir kimse arefe günü zevâlden sonra bayram günün imsâkine kadar çok az bir miktarda olsa Arafat'ta vakfe yapamadığı takdirde, haccını kaçırmış olur. Artık ihramdan çıkabilmek için umre yapması, kaçırmış olduğu bu haccını da gelecek yıl kaza etmesi gerekir. Bu umre için ayrıca ihram gerekmez; kaçırılmış olan bu haccın ihramı bu umreye de yeterlidir. Bu umreye başlayınca telbiye'ye* (Lebbeyk Allahümme leke Lebbeyk... demeye) son verir.

Bu kimse, eğer hacc-ı kırâna niyetlenmiş ise iki defa umre yapması gerekir. İki defa tavaf ve iki defa Safa ile Merve arasında sa'y eder. Bunlardan birinciler niyet edilmiş olan hac ile umreye karşılıktır; ikinciler ise ihramdan çıkmak içindir.

İhsar sebebiyle yapılmayan hac veya umre, daha sonra uygun bir zamanda kaza edilir.

Hamdi DÖNDÜREN

Abdullah YÜCEL