İSLAM ANSİKLOPEDİSİ



İDDET

Muayyen sayı ve bunun son haddi. Topluluk. İslâm hukukunda evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden birisiyle sona ermesi halinde yeniden evlenebilmek için kadının beklemeğe mecbur olduğu müddet.

İslâm'da kadının iddet süresi, evliliğin sona erme sebebine göre değişik olmaktadır.

1) Evlilik kocanın ölümüyle sona ermişse, kadın dört ay on gün iddet bekler. Nitekim Kur'an'da şu ayet bunu açıklamaktadır "İçinden ölenlerin geride bıraktıkları hanımları, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler" (el-Bakara, 2/234).

2) Hamile kadının iddeti doğuma kadardır. Burada evlenme gerek kocanın ölümü ve gerekse boşanma sebebiyle sona ersin, hüküm değişmez. Ayette "Hamile kadınların iddetlerinin sonu, çocuklarını doğurmalarına kadardır" (et-Talâk, 65/4) buyurulur.

Eğer hamilelik evlilik dışı meydana gelmiş olur ve kadın tabîi baba olan suç ortağı erkekle evlenmek isterse, beklemeksizin evlenebilirler. Yabancı bir erkekle evlenmek isterse, Hanefi ve Şâfiîlere göre yine beklemeksizin nikah akdi yapılabilir, fakat zifaf doğuma kadar geciktirilir. Evlilik dışı birleşmede kadının hamile olup olmadığı belli değilse ve başka bir erkekle evlenmek isterse bir defa hayız görünceye kadar iddet beklemesi gerekir. Eğer kadın hayız görmeyen cinstense bir ay beklemesi yeterlidir.

3) Boşanan kadınların iddeti, eğer hamile değilse üç hayız (kurû) süresidir. Bu da normal hayız gören kadınlarda yaklaşık üç ay kadar bir sürede gerçekleşir:

"Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme süresi beklerler" (el-Bakara, 2/228).

4) Hayız görmeyen küçüklerle hayızdan ümit kesilen yaşlıların iddeti üç aydır: "Kadınlarınızdan artık hayızdan ümit kesmiş olanlarla, henüz hayız görmeyecek kadar küçük olanların iddeti, şüphelenirseniz, biliniz ki, üç aydır" (et-Talâk, 65/4). Bu duruma göre, henüz bülûğ çağına girmemiş veya yaşı ilerlediği için artık hayızdan kesilmiş olan kadınların iddet süresi boşanmadan sonra üç aydır.

Geçerli bir evlilik, rıc'î (dönülebilir) veya bâin (kesin) boşama ile sona ermişse, kadın iddet suresince nafaka hakkına sahip olur. Yani boşandığı kocası kadının geçimini sağlamakla yükümlüdür. Ancak evlilik, kocanın ölümüyle sona ermişse, kadın nafaka alamaz. Çünkü nafaka yükümlüsü olan erkek ölmüştür. Geride bıraktığı malı, artık miras hükümlerine göre, varislerinin hakkıdır. Karısı da, eğer ölen kocasının çocukları varsa sekizde bir, yoksa dörtte bir nisbetinde miras hakkına sahip olur. İşte nafaka istemek yerine, onun bu hakkını alarak geçimini sağlaması mümkündür. Diğer yandan kadının eğer varsa kendisine ait mülkü veya daha önce almadığı mehir hakkı da devreye girer ve bunlar kadın için koruyucu haklardan olur.

Bu duruma göre, iddet süresince nikâhın bazı iz ve etkileri devam eder. İddet bittikten sonra ise artık erkekle kadının ilgisi tamamen kesilmiş bulunur. Kadın üç talakla boşanmışsa, artık hulle'den (bk. hulle mad.) önce bu erkeğin onunla yeniden evlenmesi mümkün olmaz. Bir veya iki defa boşanmış durumda ise, ric'î boşamada iddet devam ederken eşler barışabilir ve yeni bir nikâh akdine gerek bulunmaz. İddet sonunda ise ric'î boşama bâin'e dönüşür. Eşler yeni bir nikâh akdi ile yeniden evlenebilirler. Tek boşama hâlinde iki, iki defa boşama hâlinde, ise bir boşama hakkı ile evlilik devam eder.

Şamil İA