|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
HAKKU'Ş-ŞUF'A
Bir şeyi diğer bir şeye ilâve etmek. Satın alınan bir mülkü müşteriye, kaça mal oldu ise o miktar ile temellük etme hakkı. Satılan bir gayr-i menkulde ortaklık hissesi bulunan veya gayr-i menkule âit yol, sulama kanalı gibi şeylerde hakkı bulunan, ya da gayr-i menkule komşuluğu bulunan şahıs, bu özelliklerinden dolayı o malı almaya diğer insanlardan daha çok hak sahibidir. Böylece başkasının almasıyla ileride ortak veya komşu için gelmesi muhtemel zarar önlenmiş olacak veya bu akardan faydalanma hakkı öncelikle ortak veya komşuya tahsis edilmiş olacaktır.
Bir kimse evini, ortağı veya komşusu olmayan birine satsa, ortak veya komşunun satım bedelini ve diğer masraflarını ödeyerek satın alandan rızası olmasa da geri alma hakkı vardır. Buna şuf'a hakkı; satılan gayr-i menkul akara "meşfû"; şuf'a hakkının doğmasına sebep teşkil eden akardaki ortaklık hisseye ve komşu akara "meşfu' bih"; gayr-i menkule âit yol ve sulama kanalı gibi şeylerde ortaklığı bulunan şahsa da "halît" denilir.
Şuf'a hakkı Hz. Peygamber'in aşağıda belirtilen hadisleri ile sâbit olan bir haktır:
"Şuf'a, şeriklerden herbirinin öbürlerin arzetmeden satmak hakkına hâiz olmadığı bir tarla, bir arsa, bir ev, bir bahçe üzerindeki ortaklık hakkıdır. Kendisine teklif edilen ortak ya alır, ya da almaz bırakır. "
"Komşu komşuya en haklı şefı'dir. "
"Bir evin komşusu, o eve şefı' olmakta herkesten daha çok hak sahibidir. "
"Taksim olunmamış her şeyde Şuf'a vardır. Sınırlar konup yollar açılınca artık Şuf'a hakkı olmaz" (Sahihi Buhârî, Tecrid i Sarih tercümesi, VII. 11, 20)
Fıkıhçıların çoğunluğuna göre şuf'a hakkı olan mal yalnız üzerindeki mallarla birlikte arsa ve arazi olan akardadır. Gemi ve benzeri taşınabilir mallarda, vakıf akarında ve emîrî arazide şuf'a hakkı olmaz (Mecelle madde 1017). Zâhirî hukukçulara göre diğer eşyada da bu hak geçerlidir. Ebû Hanîfe bölünmez akarda şuf'a hakkının olduğu görüşündedir. Bir şahsın şuf'a hakkına sahip olabilmesi için öncelik sırasına göre; a) satılan akarda ortak olması, b) satılan akara mahsus irtifak haklarında (o akara âit yol, su kanalı gibi şeyde) ortak olması, c) satılan akara komşu olması gerekir. Hisse sahibi ortağa "şerik". İrtifak hakkı ortağına "halît". Bitişik komşuya da "car-ı mülâsık" denir.
Akar iki veya daha fazla şahıs arasında ortak olup, içlerinden birisi hissesini satarsa, diğer ortakların satılan akarda hisseleri nisbetinde değil, ortak sayısına göre eşit olarak şuf'a hakları vardır. Hanefiler binadaki şuf'a hakkını arsaya bağlı olarak kabul etmişlerdir. Binadaki duvara ortak olanlar akarda ortak, üstüste oturan kat mâlikleri ise bitişik komşu sayılmışlardır. Akarın irtifak haklarında ortaklık o akara âit hususî sulama (hakkı şirb), hususi yol ve hususi su tahliyesi (hakkı mecrâ, mesîl)'indeki ortaklıktır. Satılan akara bütün sınırlarında veya bir kısmında akarı olan bitişik olan bütün komşular eşit olarak şuf'a hakkına sahiptirler.
Şuf'anın şartlan:
a) Şuf'a hakkına konu olan mülkün bir bedel karşılığı başkasına intikal etmesi. Miras karşılıksız hibe yoluyla mülkün el değiştirmesi şuf'a hakkını doğurmaz.
b) Meşfû'un mülk ve gayr-i menkul olması şarttır. Gemilerde, taşınabilir mallarda, vakıf akarlarında, devlet arazisinde, emîrî arazilerde ve bunların üzerindeki bina ve ağaçlarda şuf'a hakkı olmaz.
c) Şuf'a hakkı iddia edilen akar mal satıldığı zaman bitişiğindeki akar, şefî'in gerçek mülkü olmalıdır. Bitişik akardaki şahıs kiracı ise şuf'a hakkı iddia edemez.
d) Şuf'a hakkını gerekli kılan bitişik mülkün de akar olması şarttır. Bitişik arazi vakıf malı ya da emîrî arazi olursa şuf'a hakkı iddia edilemez.
e) Üzerinde şuf'a hakkı iddia edilen akarın (meşfû'un), sahibi tarafından kesin satış ile elinden çıkmış olması lâzımdır. Muhayyerlik şartı ile yapılan satışlar şuf'a hakkını gerekli kılmaz.
f) Meşfu' olan akarın şefî'a âit olması şarttır. Şefî', mülkünün bir kısmını sattıktan sonra, komşuluk iddası ile sattığı kısımda şuf'a hakkı iddia edemez.
g) Şefî'in yapılan satışa razı olmaması gerekir. Razı olursa şuf'a hakkı taleb edemez.
h) Şuf'a hakkı iddia eden şahısta hürriyet, akıl, büluğ, adâlet ve müslüman olma şartı aranmaz.
ı) Bir akarın ortakları arasında taksim edilmesinden dolayı şuf'a geçerli olmaz. Bu taksim nedeniyle bitişik komşu durumuna geçen şahıs şuf'a hakkı iddia edemez.
Şuf'a hakkını taleb etme, sırasıyla şu üç yolun izlenmesiyle gerçekleşir:
1) Muvâsebe: Şefi' satış akdini duyduğu zaman, "Ben satılan malın şefi'iyim" veya "Şuf'a hakkı olarak o malı isterim" demek.
2) Takrir ve ihşad talebi: Şefi' birinci ifadesinden sonra, "Bu akarı falan kimse satın almış, ben ise şu yönden (ortaklık-irtifak hakkındaki ortaklık- komşuluk) o malın şefî'iyim ve şuf'a talebinde bulunmuştum. Şimdi de istiyorum, şâhid ol" demek.
3) Takrir ve işhad talebinden sonra hâkim huzurunda dâvâ talep etmek.
Bu sıralamaya göre talep hakkı kullanılmazsa şuf'a hakkı düşer. Müşterinin rızası ile teslim etmesi yahut hâkimin hüküm vermesi üzerine şefî' olan kimse satılmış akara satış bedelini ödeyerek sahip olur. Malı görme muhayyerliği, maldaki ayıp muhayyerliği şuf'a hakkında da geçerlidir. Şuf'a hakkında müslüman ve zimmî eşittir. Bu hak vârislere intikal etmez. (Ö. Nasuhî Bilmen, Hukuku İslâmiyye ve Istılâhat-r Fıkhıyye Kamusu, VI, 12, 131).
Bazı tasarruf ve davranışlar şuf'a hakkını düşürebilir. Satımdan sonra şefi'in açık bir ifade ile hakkında vazgeçtiğini söylemesi veya dalâlet yoluyla anlaşılan bir irade şuf'a hakkından vazgeçmesi Şefi'in diğer Şefi'ler lehine hakkından vazgeçmesi şuf'a hakkını düşürür. Ayrıca Şefi'in malın sadece bir kısmına tâlip olması da onu bu hakkindan mahrum kılar. Ancak başka şefi'ler varsa bazı hukukçulara göre sadece kendi payına düşeni almayı istemesi bu hakkını düşürmez. Zira şefî' malın bir kısmının başkasına satılmasına rıza göstermesi türünün satışına razı olduğu hükmüne varılır. Dolayısıyla bütün hakkını kaybeder.
Cengiz YAĞCI