İSLAM ANSİKLOPEDİSİ



GARİB HADİS

Senedinin bir veya birkaç tabakasında râvî adedi bire düşen hadis. Garib lugatte; yabancı, yurdundan uzakta tek başına kalmış kimse anlamına gelir:

Istılahta; Sikalardan, zayıf râvilerle beraber sadece bir sikanın rivayet etmesi, herkes bir hadisi aynı şekilde rivayet ederken bir râvinin biraz farklı rivayet etmesinden dolayı hususilik arzeden hadis. Hadisçiler "Garib" deyince bu manayı kastederler. Garib hadis sened ve metninin durumuna göre sahih, hasen ve zayıf olabilir. Garib hadisler isnâdıyla garib, metniyle garib olmak üzere ikiye ayrılır. İsnâdiyle Garib metni bir veya birkaç râvi tarafından rivâyet edilmekle meşhur iken sonradan bir râvinin bunlardan başka bir kimseden tek başına rivayet ettiği hadistir.

Metniyle, Garib; içindeki râvileri birbirlerinden rivâyetle meşhur bir sened olmakla beraber metni yalnız bu senedle nakledilmiş olan hadis.

Bir hadis ilk tabakalarda garib olup sonraki tabakalarda bir çok râviler tarafından rivâyet edilip meşhur olursa bu çeşit hadislerce de Garib meşhur hadisler denilir. Meselâ; Hz. Ömer (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivâyet ettiği "Âmeller ancak niyetlere göredir" (Müslim, imâret,155) hadisi meşhur garibtir. Bu hadisi Hz. Ömer'den sadece Hikâme b. Vakkâs

Hikâme'den Muhammed b. İbrâhim, Muhammed'ten sadece Yahya b. Sa'd el-Ensârî rivâyet etmiştir. Yahya'dan ise birçok râvi rivayet temiz ve hadis meşhur olmuştur.

Hadis metinlerinde az kullanılan, anlaşılması güç kelimeleri, ifade etmek için de "garibu'l-hadîs, terimi kullanılmıştır. Hadislerin garib kelimelerini açıklamak için de eserler yazılmıştır. İbnü'l-Esîr'in "en-Nihâye fi Garîbi'l-Hadis ve'l-Eser" isimli eseri ile Zemahşerî'nin el-Fâik fî Garîbi'l-Hadis isimli eseri bu eserlerin en meşhur olanlarındandır. .

Hadisçiler hadislerin isnâd ve metinlerinin garib olanlarının aranmasını hoş karşılamamışlar. İnsanların ilgisini çekme nadir şeylere sahipmiş gibi gözükmek için garib haberler öğrenenleri tenkid etmişlerdir. Sözgelimi Ahmed b. Hanbel, "Garib hadisleri yazmayınız, çünkü onlar menâkirdir (kötü şeyler) ve çoğu zayıf râvilerden gelmedir" demiş, Malik b. Enes de, "İlmin şerrinin garib, hayrının da halk tarafından rivâyet edilen zahir" olduğunu ileri sürmüştür. Abdurrezzak, "Biz garib hadisin hayır olduğunu sanırdık, halbuki o şer imiş" derken, Ebu Yusuf da, "Dini kelâm ile arayan zındıklaşır, hadisin garibini arayan yalancı olur" demiştir

Garib hadisler Ahad haberlerin kısımlarındandır. Bir haberi Ahad olan Garib hadisin Hüccet olup olmayacağı tartışılagelmiştir. Çünkü bu terim, tarih içinde çok farklı anlamlar ifade etmiş, farklı değerlendirmelere tabi tutulmuştur (bk. Ahâd haber).

Haber-i âhâdın hüccet olamayacağına ilk olarak Mu'tezile bilginleri öne sürmüşlerdir. Fakat onlar bu terimden bir kişinin bir kişiden yaptığı rivâyeti anlamakta idiler. Nitekim Mu'tezile'nin tanınmış imamlarından, el-Hayyât "el-İntisaâr" isimli eserinde bunu açıkça ifade ederek şöyle demiştir:

"Biz adil bir kimsenin haberinin hüccet olarak kullanılabileceğini kabul etmiyoruz". Görüldüğü gibi burada sözkonusu edilen âhâd haber, sonraki dönemlerde garib hadis olarak adlandırılan haber ile eş anlamlıdır.

Âhâd haberin hüccet olup olmayacağı konusu ve hüccet olmasının şartları müctehid imamlar arasında ihtilaflıdır.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta haberin geliş şekil veya adlandırılışı değil, onun sahih olup olmadığıdır. Sıhhati kesinlik kazanmış bir hadisin sırf âhâd haber olması nedeniyle reddedilmesi, hüccet kabul edilmemesi anlaşılabilir bir tavır olmaktan uzaktır.

Şamil İA