|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
FURKÂN
Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan ayıran.
Furkân. ism-i masdardır: Masdar değildir. Fark kelimesinden daha anlamlıdır. Çünkü furkân sadece hak ile bâtılı birbirinden ayırma manasında kullanılır. Fark ise, daha umumî olup, ayırmanın mümkün olduğu bütün nesneler hakkında kullanılır (Abdu'r-Rauf el-Mısrî, Mu'cemü'l-Kur'an, Beyrut 1367/1948, II, 77).
Furkân, Kur'an-ı Kerîm'de değişik anlamlarda kullanılmıştır:
1- Zafer anlamında: "Hani Musa 'ya doğru yola gelirsiniz diye, o kitabı (Tevrât'ı) ve Furkân'ı (zaferi) vermiştik" (el-Bakara, 2/53).
2- Dinde insanı sapıklıktan ve şüphelerden çıkarma anlamında: "(O Kur'an ki) insanlara tam hidayettir, doğru yolu ve hak ile bâtılı ayırdeden (dalâletten kurtaran) hükümlerin nice açık delilleridir'' (el-Bakara, 2/185).
3- Kur'an ile eş anlamda: "Furkân'ı, âlemlerin (ilâhi azap ile) korkutucusu olsun diye, kuluna (Hz. Muhammed 'e) indiren (Allah'ın şânı) ne yücedir" (el-Furkan, 25/1). (Ebu'l-Ferec Abdurrahman ibnü'l-Cevzî (V. 597/1200), Nüzhetü'l-A'yfini'n Navâzir fi İlmu'l-Vücûh ve'n-Nazâir, Beyrut 1405/1985, s.459-460).
Müfessir Zemahşeri el-Bakara suresinin 53. ayetini tefsir ederken Furkân'la ilgili olarak daha değişik anlamlar vermekte ve şöyle demektedir: "Yani Musa'ya Tevrat'ı verdik. O Tevrat ki, hem ilâhı bir kitaptır, hem de hak ile bâtılı birbirinden âyırdedendir. Veya ayette geçen Furkân; hüccet, âsâ, yed-i beyzâ (ışık saçân el) ve diğer mucizeler demektir. Yani Hz. Musa'ya bunlar verilmiştir. Furkân, helâl ile haramı birbirinden ayırdeden ilâhı kanunlar anlamına da alınabilir. Başka bir görüşe göre de furkân, Hz. Musa ile düşmanlarını biribirinden ayırdeden Zafer anlamındadır. Nitekim el-Enfâl, suresinin 21. ayetinde geçen "Furkân Günü" Bedir'de kazanılan zafer anlamına gelmektedir" (Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire, 1397/1977, I, 69).
Zamahşen de el-Bakârâ, suresinin 185. ayetinde geçen furkan, "hak ile bâtılı, hidayetle dalâleti birbirinden ayıran" manasına alır (el-Keşşaf, I, 111).
Bazı bilginlere göre furkân masdardır. Kur'an-ı Kerîm hak ile bâtılı birbirinden ayırdettiği için "Furkân" diye isimlendirilmiştir.
Veya Kur'an, bölüm bölüm, parça parça indirildiği için Furkân olarak adlandırılmıştır (Zemahşerî, a.g.e., IV, 139)
4- ''Bundan evvel Tevrat ve İncil'i de indirmişti (ki onlar) insanlar için birer hidayet idi. O hak ile bâtılı ayırdeden hükümleri de indirdi" (Âl-i İmrân, 3/4). Ayet-i kerimede geçen Furkân'dan maksat, bütün semâvî kitaplardır. Çünkü bunların hepsi hak ile bâtılı birbirinden ayırdeder. Veya furkân'dan maksat, ayette geçen Tevrat, İncil ve Kur'an'dır. Veya dördüncü kitaptır ki, o da Zebûr'dur; yahut Allahu Teâlâ evvelâ Kur'an-ı Kerîm'i cins bir isimle (kitab olarak) zikretti, sonra şanını yüceltmek ve faziletini izhar etmek için onu bir vasıfla, yani hak ile bâtılı biribirinden ayırdeden bir sıfatla tekrarladı (Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire 1397/1977, I, 161-162).
5- "Ey İman edenler; eğer Allah'tan korkarsanız, O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek olanı verir" (el-Enfâl, 8/29) ayet-i kerimesinde gecen furkân zafer manasında olabileceği gibi, beyân ve zuhûr manasına da gelebilir: "Allah size furkân verir" Yani sizi üne kavuşturur; sesiniz her taraftan duyulur; eserleriniz yeryüzüne yayılır. Veya "Size furkân verdi'' demek, sizi başarıya ulaştırır, kalplerinize huzur verir. Ayrıca Furkân'dan maksat, dinî ve dünyevî üstünlükler demektir. Buna göre "Size furkân verir" demek, sizinle diğer dinlerin mensuplarını birbirinden ayırdeder; hem dünyada ve hem ahirette size üstün meziyyetler ihsan eder demektir (Zemahşerî, a.g.e., II, 164).
Seyyid Şerif Cürcânî, Furkân'ı şöyle tarif eder: "Furkân, hâk ile bâtılı birbirinden ayırdeden tafsîli ilimdir" (Seyyid Şerif Cürcânî, et-Ta'rifât, s.166).
Abdülbaki TURAN