|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
ESER
İz, belirti, bir şeyden arta kalan, bakiyye. Hz. Peygamber'in mübarek emânetlerine de eser denilir. Çoğulu âsâr'dır. Hadis ve haberle eş mânâda kullanılan bu terim, ıstılahta Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiûna âit söz, fiil ve takrirler demektir (Abdühayy el-Leknevî, Zaferü'l-Emânı, 4-5).
Nitekim Nevevî; 'haber ister merfû, ister mevkûf, ister maktû' olsun hadisçiler nazarında hepsi de eserdir' (T. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 101) demek suretiyle mezkûr târifi benimser. Yine bu anlayışa göre "hadisi rivâyet ettim" mânâsında "esertü'l-hadise" ifadesinin kullanıldığı ve hattâ esere nisbetle kendilerine "esefi" de denildiği kaynaklarda yer alır (Suyûtî, Tedrib, 4).
Ancak, İbn Hacer gibi bazı muhaddislerin, eser tabirinden hadisin mevkûf veya maktûunu kastetmeleri (T. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 101) Horasan fakihlerinin ise 'mevkûf'a eser, 'merfû'a haber demeleri, (Suyûtî, Tedrib, 4) eser teriminin değerlendirilmesinde bu tür özel mânâları da göz önünde bulundurma gereğini ortaya koymaktadır. Son zamanlardaki ilmî yayınlarda eser, mevkûf ve maktu' haberler için özellikle kullanılmakta, merfu'ât da "hadis terimi ile değerlendirilmektedir (Ayrıca bk. HADİS). Felsefede âsâr, 'müessir'den yani Allah'tan sudur eden tesirlere denilmektedir.
Muhaddisler, merfû ve mevkûf hadislere eser adını verirler. Hâfız Tahâvî'nin bu konu ile ilgili kitabının adı, ''Şerhu Meâni'l-Âsâri'l Muhtelifeti'l-Me'sûre" dir. Taberî, ''Tehnibu'l-Asâr'' adıyla bir kitab yazmıştır. Hz. Peygamber'den gelen dualara da ''el-edviye-tü'l-me'sûre" denilmiştir.
Horasanlı fukahâ ve muhaddisler ise, hadis kelimesini merfû olanlara isim; eser kelimesini de sahâbe ve tâbiîne isim yapmışlardır. Bunlar mevkûf hadise eser demişlerdir.
Muhaddis, esere nispetle "esefi" ismini alır, "Esertü'l-hadise" cümlesi, onu rivâyet ettim anlamındadır. Tarihle meşgul olana "ahbafi" denilmiştir. Ehl-i eser: Burada eser, hadis ve ashâb-tâbiûn fetvâları anlamındadır (Şahveliyyulah, Huccetullah, I, 12). Tarihte ehl-i re'y-ehl-i eser ihtilâfı tâbiûn zamanında ortaya çıkmıştır. Ehli eser, re'y ve kıyası zayıf saymış, zorunlu kalmadıkça fetvâ vermemişlerdir. Yine ehl-i eser, farazî olaylara farazî fetvâlar vermemişlerdir. Onlar sadece hadis toplama ve yazma işine ağırlık vermişlerdir. Zâhiriyye mezhebi aşırı eserci bir mezhep kabul edilir. Çünkü kıyası, sahâbe ve tâbiûn fetvâlarını delil olarak kabul etmezler.
"Allah'ın rahmetinin izlerine bir bak..." (er-Rûm, 30/50) ayetindeki gibi, yüce Allah'ın âlemdeki bütün eserlerine âsâr denilir.
İsmail Lütfi ÇAKAN