|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
BEY'ATU'R-RIDVÂN
Ashabın Allah'ın razı olacağı şekilde, Kur'an'ın hükümlerine uyacaklarına ve Resulullah'ı koruyup onun yanında düşmanlarına karşı sonuna kadar savaşacaklarına dair Hz. Peygamber (s.a.s.) ile âhidleşmeleri olayı.
Resul-u Ekrem Hz. Muhammed (s.a.s.) Kâbe'yi ziyaret ve Umre yapmak gayesiyle Hicret'in altıncı yılı Zülkade ayında ashâbıyla Medîne-i Münevvere'den çıkıp Mekke'ye doğru yola koyuldu. (İbn Hîşam, Sîre, III, 321) Hudeybiye'ye indiğinde Hudâalılardan Hıraş b. Umeyye'yi elçi olarak müşriklere gönderdi. O, müşriklere, savaşmak niyetinde olmayıp yalnızca Kâbe'yi ziyaret için geldiklerini ve Umre yapıp döneceklerini bildiriyordu. Elçi İbn Umeyye, Mekke'ye varıp bunu söyleyince müşrikler devesine vurup onu yere düşürerek öldürmek istediler. Mekkeli olmayan çoğu Habeşli bazı kimseler araya girip bu elçiyi kurtardılar, geri dönerek durumu Resulullah (s.a.s.)'e anlattı. Bunun üzerine Resul-u Ekrem. Hz. Ömer (r.a.)'i göndermek için yanına çağırdı. Hz. Ömer (r.a.): "Ya Resulullah, onlar benim kendilerine olan kin ve düşmanlığımı bilirler. Ben onlara güvenemem, şayet onlar tarafından bir işkenceye uğrarsam Mekke'de bana yardımcı olacak akrabalarnn Adiyyoğulları'ndan kimse yoktur. Binaenaleyh, Osman b. Affân'ı gönderirseniz, orada onun akraba ve yakınları çoktur. Hem onu severler. İrade ve arzunuzu daha rahat tebliğ edebilir." dedi.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.s.) Hz. Osman b. Affân (r.a:)'ı çağırıp, onu Kureyş'e gönderdi. Osman b. Affân (r.a.) Mekke-i Mükerreme'ye varınca önce Resulullah'ın emrini tebliğ etti ve: "Biz Hudeybiye'ye muharebeye gelmedik. Yalnız ziyaret ve Umre yapmak için geldik." dedi. Bu arada Osman b. Affân (r.a.) Mekke' de iman edip İslâm'a girmiş olanlara fethi müjdelemek istiyordu. Bu da Hz. Osman'ın görevleri arasındaydı. Bu arada Kureyş Hz. Osman'a, "İstersen sen Beytullah'ı tavaf et; ancak hepinizin, üzerimize gelip tavaf etmenize izin veremeyiz." dediler. Hz. Osman b. Affân'ın verdiği cevap bir elçiye yakışır nitelikte ve gayet vakurdu: "Allah'a yemin ederim ki Resulullah ve ashabı tavaf etmedikçe ben de Beytullah'ı tavaf edemem." (Vakidî, Kitâbu'l-Meğâzî, II, 602).
Hz. Osman b. Affân'ın bu cevabı üzerine müşrikler onu göz hapsinde tutup Mekke'de alıkoydular. Diğer taraftan Hudeybiye'ye "Osman öldürüldü" diye yanlış bir haber ulaştı. (İbn Hişam, Sîre, III, 329). Bu haber, müminleri ziyadesiyle üzdü ve Resulullah (s.a.s.): "O kavim ile çarpışmadan gidemeyiz" dedi. (Taberi, Tarih, III, 77; İbnü'l-Esir, el-Kâmil, II, 203).
Bir çağırıcıyı görevlendiren Resulullah (s.a.s.), ashaba şunu ilân ettirdi:
"Haberiniz olsun ki Resulullah'a Ruhu'l-Kudüs indi. Ona bey'atı emretti." Ashabı Resulullah'a Bey'at'a davet etti. Bütün ashab Allah adına ona bey'at ettiler. Bey'atleşme, semûre ağacı altında olmuştu. Resulullah, ağacın altında oturmuş, ashabından bey'at alıyordu. Ashab, Hz. Peygamber'e, "Ölmek pahasına da olsa savaştan kaçmamak ve asla çekinmemek üzere söz verdiler." Resulullah onlara şöyle dedi: "Siz bugün yeryüzündekilerin en hayırlısısınız. "
Ashabından herbirini bir söz, bir ahd ve bir birlik üzere olmaya bey'at'e çağıran Hz. Muhammed (s.a.s.) en sonunda sağ elini öbür eli üzerine koyup, "Bu da Osman'ın bey'atı" demesi Hudeybiye'deki müminleri çok heyecanlandırdı. (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 120). Onun bu ifadelerini işiten Mekkeli müşrikler, Osman b. Affân (r.a.) ve bir kısım Mekke'deki müslümanları serbest bıraktılar. Arkasından, Suheyl b. Amr'ın başkanlığında bir heyeti anlaşma yapmak üzere Resulullah'a gönderdiler. Burada İslâm tarihinde meşhur olan Hudeybiye Andlaşması* yapıldı.
Resulullah (s.a.s.), Hudeybiye'de yapılan ve adına Bey'atu'r-Rıdvân denen bu olay ve bey'atleşme için şöyle buyurmuşlardır: "Bey'atu'r-Rıdvân'da bulunan kimse ateşe girmez." (Buhârî, Meğâzî, 19, 35; Fadâilü's-Sahabe, 7; Müslim, Cihâd 52; Tirmizî, Menâkıb, 18; Nesâî, İhbas, 4; İbn Hanbel, I, 59, V, 423).
Bey'atu'r-Rıdvân, müslümanların, devlet şuurunda oldukları ve İslâm'ı sonuna kadar savunup koruyacaklarını gösteren bir olaydır. Burada yalnız Selemoğulları'ndan Cedd b. Kays adındaki münafık devesinin karnı altına saklanarak (İbn Hişam, Sîre, III, 330) devlet başkanı Resulullah (s.a.s.)'e bey'at etmemiştir. Osman b. Affân (r.a.) ise tek başına Kabe-i Muazzama'yı tavaf etmemişti. Çünkü kâfirler müslümanlara ve onların devlet başkanına tavafı yasaklamışlardı. Böyle olunca, müslümanın tek başına, kâfirler ve tağutî güçlerin müsaadesi ile ve onlar istediği için Kâbe'yi ziyareti söz konusu olamazdı.
Ahmet AĞIRAKÇA