|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
ÂMM
Delâlet ettiği bütün ferdleri sınırsız olarak içine alan ve birçok şeyi ifade eden lâfız. Lâfız, bir cümle içerisinde birçok şey akla getiriyor ve onların hepsini ifade ediyorsa o kelime âmm'dır.
Bu tarif çerçevesinde âmm'da üç ayrı şart aranır:
1- Âmm'ın içine aldığı ferdler (maddi veya manevî olsun) ikiden fazla sayı olmalıdır. Bir'e veya ikiye delâlet eden bir söz âmm değil has'tır.
2- Lâfız sınırsız ve sayısız olacak. Yani lâfzın bütün ferdlerine değil sadece bir kısmına, yahut bazısına delâlet ederse yine âmm değildir.
3-Bütün fertleri içine alacak. Bazı ferdler lâfzın kapsamının dışında kalırsa böyle bir ifade âmm olmaz.
Âmm, "mutlak" ile karıştırılmamalıdır. Zira ikisi arasında fark vardır. Mutlak, tek şeyin mahiyetini ifade eder, aynı türden başka şeyleri ifade etmez. Âmm ise mahiyetin ötesinde sayıya delâlet eder. Dolayısıyla lâfız sayıyı ifade ediyorsa o lâfız âmm; mahiyeti ifade ediyorsa mutlaktır. Yani mutlak, tek şeyin içerisindeki bütün cüzleri ifade eden lâfızdır. "İnsan akıllıdır", "insan yenmez" cümlelerindeki birinci insan kelimesi âmm'dır. Çünkü ne kadar insan varsa onların hepsinin akıllı olduğunu ifade etmekte dolayısıyla manaya "sayı" girmektedir. Ama ikinci cümledeki insan kelimesi sayıyı ifade etmez. Sadece insanın vücudunda ne kadar cüz' varsa onların hepsinin yenmeyeceğini, dolayısıyla mahiyeti ifade etmektedir. Onun için de ikinci insan kelimesi mutlak lâfızdır.
Âmm'ın hükmü, lâfzının içine giren, anlamına uygun gelen bütün ferdleri kesin olarak kapsamasıdır. Hanefilere göre bazı şartlarla âmm'ın, ifade ettiği manaya delâleti kat'idir. Ondan zannî bir mana çıkmaz. Diğer mezhepler ise âmm lâfzın, manaya delâletinin zannî olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çünkü âmm lâfzın tahsise ihtimali vardır. İhtimalli bir lâfzın manaya delâleti zannî olur (el-Hâdimî, Mecâmiu'l-Hakayık, İstanbul 1308, 4; Ebû Zehra, İslâm Hukuk Metodolojisi, terc. Abdülkâdir Şener, Ankara 1973, 159)
Âmm lâfızların bazıları, umûmî ifadesinin sınırlandırılmasına müsaittir. Âmm'ın böyle sınırlandırılmasına "tahsis"; tahsis edilmiş lâfza da "hâss" denir. Neticede tahsis eden lâfız "muhassıs", tahsis edilen âmm lâfız da "muhassas" adını alır.
Diğer bazı âmm lâfızlar da tahsise müsait değildir. Meselâ "Allah herşeyi bilir", "Anneleriniz size haram kılındı" lâfizları böyledir. Ama "...iki kız kardeşi (bir nikâhta) cem etmek... size haram kılındı" (en-Nisâ, 4/23) ayetinin umum lâfzı, "Resulullah (s.a.s.) kadının, halası veya teyzesi üzerine nikâhlanmasını yasakladı" (Buhârî, Nikâh, 27; Müslim, Nikâh, 37, 39) hadisince tahsis olunmuştur. Burada ayet, muhassas; hadis ise muhassıstır .
Orhan ÇEKER