|
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ
ZEYNEB binti ALİ (r.a)
Zeyneb binti Ali b. Ebî Tâlib, Rasûlüllah (s.a.s)'in torunudur. Annesi, Rasûlüllah (s.a.s)'ın sevgili kızı Hz. Fâtıma'dır. Rasûlüllah'ın vefatından yaklaşık beş yıl kadar önce dünyaya gelmiştir (İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe fı Ma'rifeti's-Sahâbe, Kahire,1970, VII, 132, 133).
Zeyneb; zekî, akl-ı selîm sahibi, gayet düzgün ve edebî konuşan bir hanımdı. Babası kendisini, amcasının oğlu Abdullah b. Cafer'l-e evlendirdi. Ondan Ali, Abbas, Ümmü Külsüm ve Avn el-Ekber adında çocukları oldu. Annesi Fatımatü'z-Zehrâ'dan ve Esmâ binti Umeys'ten hadis rivayet etmiş, kendisinden de Muhammed b. Amf, Atâ b. es-Sâib ve Fatıma binti Hüseyn b. Ali rivayet etmişlerdir (Ömer Rıza Kehhâle, A'l-âmit'n-Nisâ, Beyrut 1982, II, 91, 92; el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyizi's-Sahâbe, Beyrut, t.y., VIII,100, İbn Sad, Tabakâtu'l-Kübrâ Beyrut,1957, VIII, 465; İbn İshâk, Siyer, trc. İstanbul 1988, 314)
Hz. Zeyneb, Kerbelâ'da kardeşi Hz. Hüseyinle beraberdi. Hz. Hüseyin ve yanında bulunan yaklaşık 72 kişi şehîd edilip geri kalanlar esir alındı. Esirler, Ubeydullah b. Ziyad'a götürülmek üzere yola çıkarıldıklarında şehidlerin yanında geçirilmişler, bu arada kadınlar feryad edip dövünmeye başlamışlardır. Zeyneb de: "Ah ya Muhammed! Semânın bütün melekleri sana selâtü selâm etsin. İşte Hüseyin düzlükte yatıyor, kanlara boyanmış, azaları kesilmiş. Senin kızların ise esir alınmış, zürriyetin tek tek öldürülmüş. Rüzgâr onların üzerine toprak savuruyor" diyerek hem kendisi ağladı, hem de dost düşman herkesi ağlattı (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't Tarîh, trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul 1985, VI, 82).
Esirler İbn Ziyad'ın huzuruna çıkarıldıklarında Hz. Zeyneb, en âdî elbiselerini giyerek tanınmaz bir hale gelmişti. Cariyeleri de etrafını sarmıştı. Ubeydullah; "Şu oturan kadın kimdir?' diye üç kere sorduğu halde Zeyneb ona cevap vermedi. Cariyelerden biri; "Bu, Fâtıma'nın kızı Zeyneb'dir" deyince İbn Ziyad Zeyneb'e şöyle dedi: "Sizleri alçaltan, tek tek öldüren ve ortaya attığınız şeyleri yalanlayan Allah'a hamdolsun." Hz. Zeyneb ona şöyle cevap verdi: "Bizleri Muhammed ile şereflendiren ve tertemiz yapan Allah'a hamdolsun! Bizler, kesinlikle senin söylediğin gibi değiliz. Ancak fâsıklar rezîl olur ve fâcirler yalancı çıkartılır." İbn Ziyâd; "Allah'ın, senin ailene yaptıklarını nasıl buldun?" diye sorması üzerine Zeyneb; "Onların üzerine ölüm yazılmıştı. Onlar da öldürülecekleri yere geldiler. Allah onlar ve seni bir araya getirecek ve sizler karşılıklı olarak O'nun huzurunda muhakemeleşeceksiniz" diyerek karşılık verdi. İbn Ziyad hiddetlenerek; "Senin azgın kardeşine ve ailenden âsî ve isyankâr olanlara karşı duyduğum kinden artık rahatlamış bulunuyorum" dedi. Bu sefer Zeyneb; "Yemin ederim, sen benim yiğidimi öldürdün, ailemi ortada bıraktın, benim akrabalarımı benden kopardın, kökünü kazıdın. Eğer bunlar seni rahatlatıyorsa, rahatlamış oldun!" diyerek cevap verdi. İbn Ziyad; "Bu bir kahramanlıktır. Yemin ederim, gerçekten senin baban bir kahramandı" deyince Zeyneb; "Bir kadının kahramanlıkla ne ilgisi olabilir ki?" dedi (İbnü'l-Esîr, a.g.e., I, 83).
Bu sırada, Hz. Hüseyin"in hayatta kalan oğlu Ali, İbn Ziyad'ın gözüne ilişir. Onunla da bir süre tartıştıktan sonra öldürülmesini emreder. Hz. Zeyneb; "Ey İbn Ziyad! Bizden öldürdüğün kimseler yeter. Bizim kanlarımızı içmeye kanmadın mı? Bizden bir kimse bıraktın mı?" diyerek Ali'nin boynuna sarılır ve sözlerine devamla; "Eğer mü'min isen, Allah adına senden şunu istiyorum; şayet onu öldürürsen beni de onunla birlikte öldür" dedi. Bunun üzerine İbn Ziyad, Ali b. Hüseyin'i öldürmekten vazgeçti (İbnü'l-Esîr, a.g.e., IV, 83).
İbn Ziyad, bilahare esirleri Muaviye'nin oğlu Yezid'e gönderdi. Esirler Yezid'in huzuruna getirilince, Şamlı bir adam ayağa kalktı ve; "Bunların esirleri bize helaldır" dedi, sonra Hz. Ali'nin kızı Fâtıma'yı kasdederek;
"Bunu bana bağışlayıver" dedi. Fâtıma, korkusundan, ablası Zeyneb'in elbisesine sarıldı. Zeyneb, "Yalan söyledin ve alçaklık ettin; bu iş ne sana ne de ona helâl değildir" deyince, Yezid öfkelendi ve "Allah'a yemin ederim sen yalan söyledin. Bu bana düşer ve ben ona bağışlamayı istersem bağışlayabilirdim" dedi.
Zeyneb; "Asla! Vallahi sen dinimizden çıkıp başka bir dine girmedikçe, Allah, bunu sana helal kılmış olamaz" diyerek karşılık verdi. Yezid yine gazaba geldi ve; "Sen bana bu şekilde karşılık mı veriyorsun? Dinden, olsa olsa senin baban ve kardeşin çıkmış olabilir" dedi. Zeyneb; "Allah'ın dini ile babamın, kardeşimin ve dedemin dini ile sen de, baban da, deden de hidayet buldunuz" diye cevap verdi. Bu sefer Yezid; "Ey Allah'ın düşmanı! Yalan söylüyorsun" dedi. Zeyneb; "Sen emîr olduğun halde, haksızlık ediyor ve hakarette bulunuyorsun" deyince Yezid utandı ve sesini kesti.
Daha sonra esirler, oradan çıkarılıp Yezid'in odalarına yerleştirildiler. Yezid'in aile efradı, tek tek onlara taziyede bulundular, onlardan alınan malları ziyadesiyle geri verdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin'in kızı Silkeyne: "Ben, Muaviye'nin oğlu Yezid'den daha iyilikçi bir Allah inkarcısı görmedim" diyordu (İbni'l- Erîr, a.g.e., VI, 87; İbn Sa'd, a.g.e., V, 212).
Hz. Zeyneb, H. 65 (684-85) yılı civarında Mısır'da vefat etmiş ve Kanâtırü's-Sibâ' denilen yerde defnedilmiştir. Mezarı, hâlâ ziyaret edilmekte ve ondan teberrük edilmektedir. Bugün Mısır'da ona nisbet edilen bir cami vardır ki, H.1173 yılında yeniden inşa edilmiştir (Ömer Rıza Kehhâle, a.g.e., II, 99. Zeyneb'in, Yezid ve Ubeydullah ile tartışmasıyla ilgili geniş bilgi için bk. Ömer Rıza Kehhâle, a.g.e., II, 93 vd).
Halid ERBOĞA