380. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, müslüman kardeşinin namusunu ve şahsiyetini korursa, Allah onun yüzünü kıyamet gününde cehennem ateşinden uzak tutar.”
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî.
381. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kimsenin yanında bir mümin alçaltılıp da, ona yardım etmeye gücü yetiyorken yardım etmezse, Allah onu, kıyamet gününde, tüm yaratıkların huzurunda alçaltır.”
Sehl radıyallahu anh. Ahmed.
382. Dedim ki:
“Ey Allahın Resûlü! Haksız kayırıcılık nedir?”
Şöyle buyurdu:
“Zulüm işlemesinde toplumuna yardım etmendir.”
Vâsile radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
383. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“islâm geldikten sonra, eski dönemde, arap kabileleri arasında, başkalarına baskı yapmak amacıyla yapılan dayanışma sözleşmesi yoktur.
Ancak islâm, eski dönemde, ezilenlere yardım amacıyla yapılan sözleşmeleri kuvvetlendirmiştir.”
Cübeyr radıyallahu anh. Müslim.
384. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz. Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.
Kim bir müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse, Allah da, onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.
Kim müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.”
İbn Ömer radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
385. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Müminin, mümin üzerinde altı hakkı vardır:
Karşılaşınca selâm verir.
Aksırınca “yerhamükellah” der.
Davet ederse davetine gider.
Hasta olursa ziyaret eder.
Ölürse cenazesinde bulunur.
Yakında da olsa, uzakta da olsa onun iyiliğini ister.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
386. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, insanların ihtiyaçlarını gidermek için bir kısım insanlar yaratmıştır ki, insanlar ihtiyaç duyunca onlara koşarlar. işte onlar, Allahın azabından güvende olanlardır.”
İbn Ömer radıyallahu anh. Taberânî.
387. Ömer radıyallahu anh, Hayberde bir tarla elde etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gelip şöyle dedi:
“Ey Allahın Resûlü! Hayberde bir yer edindim ki, bugüne kadar onun gibi kıymetli bir yer elde etmemiştim. Onu ne yapmamı emredersin?”
Şöyle buyurdu:
“istersen onu tut ve istersen vakfet.”
Bunun üzerine, Ömer onu şu şartlarla vakfetti:
“Onun aslı satılmayacak, bağışlanmayacak, kimse ona mirasçı olamayacak, geliri sadece fakirlerin ve yakın akrabaların olacak. Ayrıca, köle azat edilmesi için, Allah yolunda savaşanlar için ve yolda kalanlar için de sarfedilecektir.”
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.
388. Ebû Talha bahçesinde namaz kılıyordu. Dübsi denilen bir kuş bahçeden dışarı çıkmak için uçtu, çıkacak yer aramaya başladı, fakat bulamadı.
Bu, Ebû Talhanın hoşuna gitti ve bir an gözleriyle onu izledi. Sonra namazına döndü, fakat kaç rekat kıldığını bilemedi.
Bunun üzerine, bu malım fitneye sebep oldu, diye düşünerek Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme varıp, namazda başına gelen durumu anlattı:
“Ey Allahın Resûlü! Bu malım vakıftır, istediğin gibi kullanır, istediğin yere verebilirsin,” dedi.
Abdullah radıyallahu anh. Mâlik.